Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Arkadiusz Mularczyk, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasının ardından Avrupa’nın göç yönetimini nasıl ele aldığına ve Polonya’da yaşanan gelişmelere ilişkin AA muhabirinin sorularını yazılı olarak yanıtladı.
Özellikle Avrupa Birliği’ndeki (AB) ortaklarını mültecilere yönelik insani yardımları yoğunlaştırma ihtiyacı konusunda ikna etmek için her şeyi yaptıklarının altını çizen Mularczyk, “Ne yazık ki sözlü beyanların nadiren gerçek eylemlerle takip edildiğine katılıyorum. Bununla yüzleşmek zorundayız ama biz güçlüyüz ve başaracağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Mularczyk, Polonya’nın Ukrayna’daki krizle bağlantılı olarak AB’ye göç limitleri konusunda herhangi bir koşul öne sürmediğini belirterek, şöyle devam etti:
“Ukraynalıların kabulü, yer değiştirme ve temel ihtiyaçlarının teminiyle ilgili maliyetlerin Gayrisafi Yurt İçi Hasılamıza (GSYİH) önemli ölçüde yük getirdiğine şüphe yok. Polonya hükümetinin çabaları sayesinde, savaştan kaçan insanlara yardım sağlamak için Avrupa düzeyinde mekanizmalar geliştirildi. Son aylarda İçişleri ve İdare Bakanlığı, Avrupa Komisyonu ile hibe anlaşmaları imzaladı ve yaklaşık 700 milyon zloti (149 milyon avro) aldı. Bu, desteğin ilk kısmıydı. Şimdi 200 milyon zlotinin üzerindeki fon için başka bir başvurunun yapılmasını bekliyoruz. Tabii ki bunun ülkemizdeki mültecilere yönelik normal koşulları desteklemek için ihtiyaçlar okyanusunda sadece bir damla olduğunun farkındayız. Giderlerimizi 10 milyar zloti (2,2 milyar avro) seviyesinde tahmin ediyoruz.”
Mularczyk, “Devletlerin göç kriziyle daha eşit ve dayanışma içinde mücadele etmesi gerek. Polonya’nın dost ve stratejik ortak olarak gördüğü Türkiye ile işbirliğine ve tecrübe paylaşımına hazırız.” ifadesini kullandı.
“İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük krizle karşı karşıyayız”
Polonya’nın insani ve askeri yardımda lider ülke olduğunu dile getiren Mularczyk, Ukrayna halkını desteklemeye devam edeceklerini ve bu konuda kararlı olduklarını kaydetti.
Mularczyk, Ukrayna’nın kendi bağımsızlığının yanı sıra Polonya dahil Avrupa için savaştığını vurgulayarak, “Günümüzde savaş, askeri olmayan faaliyetler de dahil olmak üzere farklı bir boyut kazandı. Polonya, daha önce Belarus’un sınıra yaptığı saldırı, hacker saldırıları ve diğer baskı biçimleri veya dezenformasyonla yüzleşmek zorunda kaldı.” dedi.
Rusya’nın doğal gaz şantajı yaptığını ve buna bağlı olarak enerji fiyatlarının arttığını anımsatan Mularczyk, Avrupa’nın dayanışma göstermesi gerektiğinin altını çizdi.
Mularczyk, “Neo-emperyal Rusya’nın politikası, Putin’in nüfuzunu, bölgesel emellerini ve SSCB’yi yeniden inşa etme arzusunu frenleyecek olan sert bir muhalefetle karşılanmalıdır.” ifadesini kullandı.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıcından bu yana 9 milyondan fazla Ukraynalının Polonya sınırını geçtiği bilgisini paylaşan Mularczyk, ülkede şu an yaklaşık 3,5 milyon Ukraynalı bulunduğunu ve bunların 1 milyondan fazlasının resmi kayıtlı olarak çalıştığını belirtti.
Mularczyk, insanlardan bir tür “yük” olarak bahsetmenin zor olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
“Tabii ki bu bizim GSYİH’mizin önemli bir gider kalemi. Kuşkusuz İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük krizle karşı karşıyayız ancak bugün Ukrayna’da yaşadığımız durumlar Polonya’nın ulusal hafızasına derinden yerleşmiş durumda. İkinci Dünya Savaşı sırasındaki saldırganlık ve Sovyet işgali hala bilincimizde. Polonyalıların dayanışması ve açıklığı ile hükümet ve yerel yetkililerin çabaları sayesinde durumu kontrol altına almayı ve komşularımızı ağırlamayı başardık.”
Ukrayna’dan kaçan mültecilerin öncelikle kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğunun altını çizen Mularczyk, hızlı şekilde barınma, sağlık ve eğitim gibi ihtiyaçları karşılamaya çalıştıklarını aktardı.
Mularczyk, yaşananlara olumlu tarafından bakmaya çalıştığını belirterek, “Bu savaş kaçınılmaz olarak sona erdikten sonra, bazı Ukraynalılar kesinlikle Polonya’da kalmak isteyecek ve bu da ekonomik ve dostane ilişkiler yaratacaktır. Bu nedenle sosyal, ekonomik ve siyasi ilişkilerimizin temellerini bu durum üzerine sağlam bir şekilde atacağımızı düşünüyorum.” dedi.
Almanya’dan istenen tazminat Polonya hükümetinin öncelikli politikası
Almanya’dan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle istenen tazminatın hatırlatılması üzerine Bakan Mularczyk, Berlin’in tazminat konusunu kapatma tutumunu şiddetle reddettiklerini vurguladı.
Mularczyk, savaş tazminatı konusunun iki ülke arasında hiçbir zaman açılmadığını, konuyla ilgili hiçbir diyalog ya da ikili görüşme gerçekleşmediğini anımsattı.
Polonyalılar için Almanya ile İkinci Dünya Savaşı konusunda hesaplaşmanın temel bir mesele olduğuna dikkati çeken Mularczyk, şunları söyledi:
“Nüfusumuzun çoğunluğu Almanya’dan savaş tazminatı talep etmeyi onayladığı için bu, hükümetimizin politikasında öncelikli bir konu. Ne yazık ki Almanya adalete, gerçeğe ve adil çözüme dayalı bir Avrupa düzeni inşa etmek istemiyor. Tazminat konusunu tek taraflı kapatmak ve geçmişle hesaplaşmak, Polonya milletinin yanlışlarını küçük görmekle eşdeğerdir.”
Mularczyk, 1939-1945 arasında Polonya’nın Almanya tarafından büyük maddi ve manevi kayıplara uğratıldığının altını çizerek, insanları bu konuda hazırlanan raporu okumaya davet etti.
UNESCO, Avrupa Konseyi ve BM kurumları gibi birçok uluslararası kuruluşla bu konuda iletişime geçtiklerini dile getiren Mularczyk, sözlerini şöyle tamamladı:
“Alman hükümetini diyalog başlatmaya zorlamak için taleplerimizin profilini yükseltmek istiyoruz. Ayrıca ABD’li milletvekillerinin, uluslararası hukukun temel ilkelerini, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü ihlal eden Nazi Almanyası kurbanlarına yapılan tazminat ödemelerindeki asimetriyi araştırmak için harekete geçmesini bekliyoruz. Umudumuzu uluslararası kuruluşların otoritesine ve uluslararası kamuoyuna dayandırarak, argümanlarımızın uluslararası hukuka dayalı analizine güveniyoruz. Bu da Berlin’in Polonya’ya tazminat konusundaki tutumunu gözden geçirmesine katkıda bulunacaktır. Bundan sonraki adımlara gelince, tazminat talep etme konusunda şüphesiz müttefikler arayacağız, daha ileri diplomatik, siyasi ve yasal eylemleri analiz ediyoruz. Bugünden eylemlerimiz tüm dünyada yankı buldu ve birçok yerde anlayışla karşılandı.”