Alman Der Spiegel dergisinde kaleme aldığı makalede Türkiye ve Ukrayna’nın Avrupa Birliği (AB) üyesi olmaları durumunda birliğin küresel güç faktörü ve dünya sahnesinde önemli aktör haline gelebileceği belirten Alman ekonomist Henrik Müller, her iki ülkenin üye olması durumunda AB’nin alan olarak üçte bir oranında büyüyeceği değerlendirmesi yaptı.
Makalede AB’nin 10 yıl içinde Balkanlar’daki bazı küçük aday ülkelerle birlikte iki büyük üye devlete daha sahip olabileceğine dikkat çekilerek şu değerlendirmelere yer verildi:
Türkiye halihazırda Almanya’dan daha fazla nüfusa sahip ve demografik olarak oldukça dinamik bir şekilde büyümeye devam ediyor. Türkiye ayrıca yüzölçümü olarak da Almanya’nın yaklaşık iki katı büyüklüğünde bir coğrafyaya sahip. Ukrayna ise görece seyrek nüfus dağılımıyla birlikte yüzölçümü bakımından en büyük AB ülkesi olan Fransa’dan daha geniş bir toprak alanını kaplıyor. AB, her iki ülkenin birliğe üyeliği halinde bir çırpıda alanını üçte bir oranında, nüfusunu ise dörtte bir oranında genişletmiş olur. Bu, 1950’lerden bu yana Avrupa bütünleşmesi sürecinde meydana gelen her şeyi gölgede bırakacak bir mega genişleme olacaktır.
“Her iki taraf için de büyük bir kazanç”
Türkiye’nin uzun süre devam etmesi beklenen genç nüfusa sahip olma avantajına işaret edilen makalede, “Günümüz AB ülkelerinde ise durum tamamen farklı ve birlik olarak ciddi demografik sorunlarla karşı karşıyayız. Ülke nüfusları yaşlanıyor ve birçok yerde çalışma yaşındaki insan sayısı düşüyor. Doğu ve Güney Avrupa’daki belirgin sahalar ise neredeyse terk edilmiş durumda. Akut bir iş gücü sıkıntısı söz konusu. Bu anlamda Türkiye’nin olası bir AB üyeliği AB’nin demografik düşüşünü yumuşatmasına yardımcı olabilir. Buna karşılık katılım perspektifi Türkiye’nin yapısal sorunlarının üstesinden gelmesine, kendisini geniş Avrupa değerler topluluğuna ve iç pazarına entegre etmesine yardımcı olabilir. Bu potansiyel olarak her iki taraf için de büyük bir kazanç” yorumu yapıldı.
Macaristan ve Polonya gibi Türkiye’de de hukukun üstünlüğü ve ekonomi gibi alanlarda sorunların olduğu ileri sürülen makalede Türkiye’nin olası bir üyelikte en kalabalık AB ülkesi olacağı ve AB kararlarında da buna karşılık gelen ağırlığa sahip olacağına işaret edilerek Ankara’nın Berlin ve Paris ile kıyaslanabilir bir güç faktörü olacağı kaydedildi.